15 Haziran 2015 Pazartesi

CİHANGİR VAMPİRİ

                                               CİHANGİR VAMPİRİ


Rüyasında kocaman tuhaf bir yaratık  tarafından  sorguya çekiliyordu. Yaratık ona sorular soruyor o ise bu sorulara cevap veremediği için korku ve utançla yerlere göklere bakıyordu. Gözlerini  kaçırdıkça yaratık daha da kızıyordu. Sıkıntıya daha fazla dayanamadı, kendisini zorla uyandırdı. Bu ne biçim bir kabus diye geçirdi aklından. Kalktı… havanın serinliğinden bir anda ürperdi. Sıcacık yatağına şöyle bir göz attı. İçeri gidip bir bardak su aldı. Tam o anda açık telsizinden bir anons duydu. “Yirmisekiz yaşlarında kadın cesedi bulunmuştur. Cihangir soğancı sokak,tamam.” Burası oturduğu evin üç sokak arkasındaydı. Telsizi eline aldı. “12 81 konuşuyor, olay yerine intikal ediyorum tamam”.” Anlaşıldı 12 81 tamam”. Hemen üstünü giydi. Elinden geldiğince acele ediyordu. Yine mi kadın cinayeti dedi kendi kendine. Ülkenin tamamını içeri atacağım yakında.  
Dışarı çıktığında onu beyaz bir sürpriz bekliyordu. Yolların üstü arabaların üstü çatılar yağan karın etkisiyle bembeyaz olmuştu. Bu beyazlık sokak lambalarının ışığında pırıl pırıl parlıyor, ortam adeta canlanmış, mum ışığının tozlu huzurunu veriyordu ruhuna. Derin bir nefes aldı. Kar kokusunu ciğerlerine, ciğerlerinden tenine, teninden tüm bedenine nakşetti. Allahtan arabayı almayacağım diye düşündü. Bu karda arabayla uğraşmayacaktı.  Biraz yürüdükten sonra telsizde sözü geçen sokağa geldi. Sokakta kimsecikler yoktu. ilerde yanıp sönen devriye arabasının dönen ışığı olmasa yanlış yere geldiğini düşünecekti. O ışıklar yanıp sönerken rahatsız hissederdi hep. Sanki küçük bir çocukmuş ve babası artık eve gelmeyecekmiş gibi… Oysaki ne babasını ne annesini biliyordu.
Sokağa girip yürümeye devam ettiğinde uzaktan yerdeki kadın cesedini gördü. Ceset çıplaktı. Eldivenlerini ovuşturdu. Memur yaklaştı “beyefendi burada duramazsınız” dedi. Benim ismim murat cinayet masası dedektifiyim.” Diye cevap verdi.”İşte kimliğim. Telsizde yapılan anonsu duydum buraya yakın oturuyorum o yüzden gelip bakmak istedim durum nedir memur bey”. “Genç bir kadın cesedi buradaki apartmanlardan birinden ihbar edilmiş olmalı. İsimsiz bir ihbarmış biz bölgedeydik hemen geldik. Cesedi aynen bu şekilde bulduk amirim hiç dokunmadık. Derhal yardım istedik. Etrafı koruduk ancak  iki kişiyiz. O yüzden uzaklaşamadık fazla. Delil de aramadık.” “ Cesede dokundunuz mu” diye sordu Murat.” Asla amirim. Kesinlikle dokunmadık.” “ Peki.” Etrafa baktı. Herhangi bir boğuşma izi göremedi. Gerçi yağan kar yeri tamamen kapamıştı, şanssızlık.” Kimse görmemiş mi ne olduğunu ya! “dedi öyle gelişigüzel. Memur üzerine alındı. “Yok efendim” dedi. “Kimseyle konuşmadık daha. Gören var mı bilmiyoruz. Yarın sabah arkadaşlarla beraber sokak sakinleriyle görüşeceğiz. Yani eğer istenirse.” Şöyle bir kadına baktı. Solgun yüzü ve hafif bir makyajı vardı. Garip bir duruşa sahipti. Sanki birisine poz veriyordu.Ortalığı ışıl ışıl aydınlatan karda daha da dikkat çeken  düzgün fiziği göze çarpıyordu. Sarı saçları yapılmıştı. Eğlenmeye mi çıkmıştınız hanımefendi diye geçirdi içinden ancak kıyafet olmadığı için akıl yürütüyordu sadece. Boynundaki leke dikkatini çekti. Tam durduğu yerden görülen iki büyük nokta… “Bunlarda ne?” Diye seslendi memura. “Bilmiyoruz” dedi memur. “Söylediğimiz gibi efendim biz dokunmadık bile cesede sadece yardım istedik diğerleri gelene kadar bir tür koruma görevi yapıyoruz.” “ Peki peki…” diye söylendi murat. Tam o sırada bir siren sesine eşlik eden 3 araba ile bir ambulans sokağa giriş yaptı.
Olay yeri inceleme ekipleri, sağlık ekipleri ve etrafı güvenliğe alacak ekipler gelmişlerdi. Bir de cinayeti soruşturacak özel ekip. Murat genelde o özel ekibin içinde olurdu. Ama hala çalıştığı bir dava vardı. Bu ikincisini alamazdı. Ekipler işe koyulurken dedektiflerin yanına gitti. Dedektiflerden biri telefonla konuşuyordu.” Evet amirim. Murat beyde burada amirim. Peki amirim. Müdürümüz istiyor sizi “dedi ve eline telefonu tutuşturuverdi.  “Murat nasılsın evladım?” diye bir ses duydu. “İyiyim efendim” dedi murat.” Durum nedir? Olay yerine ilk sen varmışsın galiba?” “Evet amirim. Geçiyordum tesadüf eseri…” “ Tamam sen orayı organize et. Dava senindir.” “ Ama amirim elimde başka bir dava var.” “Hmmmm. Peki. Sen sabaha kadar orada kal. Zaten evin orada. İşleri ayarla sabah tekrar konuşalım.” “Peki amirim. Vereyim mi Hasanı?” “ Yok gerek yok. Kolay gelsin size.” “ Teşekkürler amirim.” Telefonu hasan komisere verdi. Elleriyle saçlarını karıştırdı.” Ne güzel bir gece böyle” dedi. “Ya öyle valla” dedi Hasan. “Tamam” dedi Murat “üç dedektif fazla. Birimiz eve gidebilir. Diğer ikisi burada kalıp işleri organize etsin. Müdür bey beni burada tutmak istediği için ikinizden biri gidebilir.” “ Ben kalırım” dedi Hasan. Diğer dedektif ısrar etmedi. Ve arabasına binip uzaklaştı.
“Kar yağdığı için etraftaki deliller kaybolmuş olabilir. Eğer cinayet burada işlendiyse bile bunu anlayamayacağız. Ancak en azından bir bağırtı gürültü olmuştur diye düşünüyorum etraftaki evleri araştırsınlar. karların arasına baksınlar belki bir şeyler bulabilirler. Bu arada cesede özel ilgi göstersinler. Sanki bir partiden buraya ışınlanmış gibi duruyor. Katil özel olarak böyle düşünmemizi  istemiş olabilir. Boynunda iki küçük leke var. Fotoğrafçılar bu bölgeye özel ilgi göstersinler. Bu kadını buraya mutlaka birisi taşıdı. Arabayla taşıdıysa lastik izleri kalmış olabilir. Kar daha fazla yağmadan bir bakın. Başka unuttuğum bir şey var mı?” Hasan camlara baktı birkaç meraklı camlardan başını uzatmış bakınıyordu.” Derhal burayı güvenliğe almamız gerekecek” dedi. “Birazdan bunlar aşağı inecek.” “ Haklısın” dedi murat. Bir de dedi sanki bir içgüdü ama kadınları tanıyorsam bir eğlenceye yada herhangi bir yere asla bir süs takmadan gitmezler. Bu kadında hiç takı görmedim. Bir bakalım etrafa, belki düşürmüştür.” “ Veya takıları için  öldürülüp buraya atılmış olabilir” dedi hasan. “Olabilir ama o kadar kolay olduğunu sanmıyorum” dedi murat.
“Açlığımı bastırdım. Kendime olan güvenim tam. Huzurluyum ve beni sarsan, hırpalayan, canımı yakan, içimi yaran, tenimi ateş gibi yakan susuzluğumdan bir nebze olsun kurtuldum. İnimde, soğuk yatağımda artık uyuyabilirim. Dünya kurulurken, kaderimde yazıldı. Sessizce ve derinden… kendimi bildim bileli çektiğim açlığın sebebi var. Kimileri Zeus un karısı Heraya bağlar, kimileri bir hastalığın yansımasına, kimileri de saçma sapan dini inanışlara. Her toplumda kandaşlarım var benim. Her yerde adı farklı, kişiliği farklı, inancı farklı, ismi farklı ama aynı lanetli kanı taşıyan dostlarım ve çocuklarım var. Bizler siz insanlara benzemeyiz. Sizler gibi barbar, sizler gibi cani ve sizler gibi ahmak değiliz.  Hala ne olduğumuzu bilemezsiniz siz bizim. İnsan büyük kötülükler karşısında dehşete düşer ve kendi kendisine sorar: nedir bu ya? Oysaki insandan büyük kötülük mü var dünya için?”
Sabahın ışıkları şehrin üstüne vurunca, cihangirin sokakları, çatıları, duvarları, ağaçları üstünü saran beyazlığı göstermek için sanki bir çocuk gibi, sevinçli bir sabaha uyandı. Tek tük bakkallar ve kahveler açılmaya insanlar ufak ufak kendilerini göstermeye başlamıştı. Murat işini bitiren ekiplerle ilgileniyor özel olarak dikkat etmeleri gereken şeyleri söylüyordu. Kadının cesedi adli tıpa gönderildi, fotoğrafçılar filmlerini çekip işlerini bitirdiler. Bölge hala şeritliydi ve başına ekip konuldu. Bir gazeteci gelmiş ve geldiği gibi gönderilmişti. evine gitti, aldığı notlardan bir rapor yazdı, traş oldu üstünü değiştirdi. şimdi bu işten kurtulup uğraştığı davasına devam edecekti. Merkeze gittiğinde herkes kendi havasındaydı. Doğru müdürün odasına gitti. Kapıyı çalıp içeri girdi. Müdür”gel” dedi. “Otur anlat bakalım.”  “Her şeyi hallettim amirim” dedi Murat. “Olayı devralacak arkadaşa raporumu da yazdım. Gerekirse benimle de konuşabilir.”  “Bak Murat” dedi müdür.” Bu işi senin almanı istiyorum. Elimde bunu verecek adamım yok üstelik senden yetenekli adamım da yok. Yani sen bu iş için biçilmiş kaftansın.” “ Ama amirim” dedi Murat “kadın cinayeti davası almak istemediğimi biliyorsunuz. Hem özel hayatımda problemli bir dönemden geçiyorum. Bu iş yükünü kaldıramam.” “ Özel hayatın mı?” Diye sordu müdür. “Senin evinde su verdiğin bir kaktüs bile yok. Ne özel hayatı bu? Arkadaşın, dostun, ailen, kız arkadaşın hiçbir şeyin yok senin be. Narkotikteydin seni buraya özel seçtim. Uyuşturucu kullanıyordun tedavi ettirdim. Kronik depresifsin ve bundan başka rahatsızlığında yok senin. Gece uyurken bile telsizini açık bırakıyorsun. Eminim bu sayede ilk olay yerine gidenlerden biri oldun. Bıktım artık seninle uğraşmaktan! eğer bu davayı almazsan seni doğunun en ücra kasabasına yollarım orda bol bol vaktin olur “özel hayatını!” düşünmek için.” Murat boynunu büktü çaresiz “peki o zaman…” dedi.
Odadan dışarı çıktığında Hasan kendisini dışarda bekliyordu.” Bu işte beraber çalışacağız” dedi. Murat hemen konuya girdi “eee neler yapıcaz şimdi konuşalım o zaman” dedi. “Ondan önce” dedi hasan “adli tıp doktoruyla konuştum bir sonuca varmışlar.” “ Bu kadar çabuk mu?” “Aslında yapacak bişey yokmuş… kız kan kaybından ölmüş. Vücudunda tek damla kan bulamamışlar. O boynundaki izler de diş iziymiş. Birisi kadını boynundan ısırmış ve tüm kanı boşaltmış”. “Bunu nasıl yapar ya? Bunun için makine gibi bir şey var mı acaba?”diye sordu murat. “ Varmış ama hem pahalı hem de kurumsal bir yapıya sahip olmadan alınmıyormuş. Yani karşımızdaki vampir gibi bir şey.”  “laf çıkartıp durma hasan. Bunu bir gazeteci duyarsa ne olur halimiz biliyor musun? Tüm soruşturma sirke döner. Zaten şu haliyle bile berbat durumda. Basının ilgisi nasıl?” “ Televizyonlarda haberler de bu haber vardı. Ancak bir şey bilmedikleri için şöyle bir verip geçtiler.”  Peki mümkün olduğunca saklayalım bu kan meselesini. Elimizdekilerden bir taslak hazırla ve profilcilere yolla. Bir doktorla da konuş bakalım böyle bir hastalık var mıymış. Murat bunları söyledikten sonra kendisini düşündü. Ne yapabilirdi acaba?
“Bir kadın tanımıştım. Gülüşü akşam meltemlerinin serinliği gibi titretirdi yüreğimi. Hepinizden zeki ve akıllıydı. Hepinizi kendisine hayran bıraktıracak bir önseziye sahipti. Güzel gözleri vardı bir de keşfetme merakı. Evinde kurduğu bir atölyede benimle sohbetler eder, burada dünyanın gizemini çözmeye çalışır, hayatımı insanların iyiliğine ve mutluluğuna vakfettim derdi. Bu kadını yaktınız siz. Bedenini cadı diye alevlerin, ateşlerin can yakan, iç bunaltan sıcaklığına attınız. Bedenini sırtıma aldığımda bile saçları yanmaya devam ediyordu. Onu kasabanın dışına hiçbir insan elinin değmeyeceği bir yere taşıdım. Mezarını gizledim ve ruhu için bir ağaç diktim. İşte nefretim de böyle başladı…”
Muratın telefonu çaldı.  Murat telefonu açtı. “Efendim?” “Kurbanın kimliğini tespit ettik… ismi sevda gür. Eskort hizmeti veren bir sitede telekızlık yapıyormuş. İnternet sitesi üyelikle çalışıyor. Üye olmayanlar kızları göremiyor. Sitenin Sahipleriyle irtibata geçildi her türlü yardımı yapacaklarını söylediler.” “Peki hasan bu güzel bir haber. Kızla dün kim irtibata geçmiş derhal bulunsun. Adli tıp cesedi inceledi mi parmak izi veya dna izi?” “Hiçbir şey yok. Saçma geldiğinin farkındayım ama kızın cesedi tertemiz.” “Yara izinden bişey çıktı mı?” “Hayır hiçbir şey bulamadık.” “Profilcilerden ne haber? Bir profil çıkarabildiler mi?” “Orası da ayrı bir muamma… profilciler ortada bir katil olmadığını düşünüyorlar. Onlara göre eğer bir katil varsa bile en az 100 yaşında olmalı. Son derece kültürlü birisi muhtemelen bir profesör olduğunu sanıyorlar.” “Bunu nerden anlamışlar?” “Cesedin yatırılış biçimi eski bir uygarlıktaki bir ritüele uyuyormuş. Bu ritüeli bilmek için konunun uzmanı olmak gerekiyormuş.” “Peki profilci nerden biliyormuş bunu?” “Tamamen tesadüf eseri... Adam eski medeniyetleri kendisine hobi edinmiş. Bu arada bir de kötü haberim var. Birisi basına bilgi sızdırmış. Az önce televizyonda haber geçti katile cihangir vampiri diye isim bile takmışlar.” “Hay allah kahretsin” diye söylendi murat. “Tamam ben kütüphaneye geçiyorum. Biraz araştırma yapacağım sende şu internet sitesini araştır.” “Anlaşıldı” dedi hasan. Telefonu kapattı…
“Kurbanlarımı genelde kimsesizlerden seçerim.  Onlarla tanışırım ve belki sevgili bile olurum. Hala arada aşık olduğum da oluyor ama çok sık sayılmaz. Susuzluğumu giderdikten sonra uzun süre ortalardan kaybolurum. Bazen o şehri terk eder uzaklara giderim. Beni yakalamanız imkansız çünkü aslında ben yokum. Sizin için batıl bir inanç, eski bir hurafeyim. Varlığımı kabul etseniz bile beni görmezden geleceksiniz. Kadınlarınızı öldürüyorum oysa siz bunun romantik olduğunu düşünüyorsunuz . Beni yakalamanız, öldürmeniz imkansız çünkü insan anlayamadığı bir şey hakkında düşünmeye bile korkar.  “
Kütüphanede vampirler hakkında yazılmış kitapları, vampir hikayesinin kaynağını ve bir sürü saçma hurafeyi öfkeyle karıştırdı. Bilgisayar bölümünde de netten vampir hikayelerini ve filmlerini şöyle bir gözden geçirdi. Ancak aradığına bir türlü ulaşamadığını düşünüyordu. O esnada telefonu cebinde hareket etti. Arayan Hasandı… “Efendim hasan” diye açtı telefonu. “Haberler iyimi kötümü bende anlayamadım” dedi Hasan. “Anlatsana.” “ Kızın dün yazıştığı adamı tespit ettik. Nurullah Tan diye birisi. Sitede profesör Nurullah diye nik koymuş. Bu adam profesörse bile Türkiyede yaşamıyor. Nüfustan kayıtlara baktık. İstanbulda da Nurullah Tan diye birisi yok. Doğum tarihini de 1910 diye girmiş. Yani adam profilcilerle adeta dalga geçiyor.” “ Anladım” dedi Murat “gerçek ismini yazmasını beklemiyorduk zaten. Araştırmaya devam et”. “ Tamam” dedi Hasan. Derhal arama motoruna Nurullah Tan ismini girdi. Karşısına kadın heykelleri çıktı. İçlerinden birisi tıpkı dün akşam bulduklarında o kız gibi duruyordu. “Heykeltraş mıymış?” dedi Sonradan aklına müdürü geldi. Onun da kayınpederi heykeltraştı. Sonra olduğu yerde çakıldı kaldı. Kesinlikle ismi buydu. Nurullah Tan. Bir keresinde bahsetmişti kendisinden, övgüyle karışık bir gururla anlatmıştı. Nurullah Tanın doğum tarihinin 1910 olduğundan da adı gibi emindi. Hemen Hasanı aradı. “Hasan müdür bey nerde?” diye sordu. “Seninle konuştuktan hemen sonra terk etti emniyeti. O saatten beri ortada görünmedi. Neden?” “Garip bir şey yakaladım sanırım onunla konuşmalıyız.” “Peki cebinden ulaşalım bakalım nerdeymiş.” “Telefonunun çektiğini hiç sanmıyorum” dedi Murat. “Evine gitmeliyiz ama orada da bulamayacağız.” “Katilin onun peşinde olduğunu mu düşünüyorsun?” “Hayır” dedi Murat. “katilin o olduğunu düşünüyorum.”
Yapılan araştırmaların hiç birinden sonuç alınamadı. Emniyet müdürü ortadan kaybolmuştu. Ertesi gün tüm gazeteler aynı başlıkta çıktı. Cihangir vampiri. Somut hiçbir delile ulaşılamadığını yazıyorlar Murat hayretle okuyordu. Aklı onu bataklıktan çekip çıkaran, bir iş, bir gelecek veren adamdaydı. Hasan yanına geldiğinde düşüncelere dalmıştı. “Ne yapacağız?” dedi Hasan. “Yakalama emri çıkartacak mıyız?” “Elimizde hiçbir şey yok” dedi Murat. “Basit bir isim benzerliği olabilir. Müdürün nerede olduğunu da bilmiyoruz. Belki çok sıkıldı ve başka bir şehirde birkaç gün dinleniyor.” “Peki o zaman nasıl yol alacağız?” “O internet sitesi bizim tek umudumuz. Oradan devam edeceğiz. Ama hiçbir şey çıkacağını sanmıyorum. Eğer bu işi müdür bey yaptıysa, O, interneti onu icat edenlerden bile daha iyi bilir. Muhtemelen sevda gür bir faili meçhul olarak kalacak.” Yanına kar mı kalacak yani? diye sordu. “Biz” dedi murat “fotoğraf çektik. Yarın belki yirmi sene sonra başka bir fotoğraf daha çekilecek. Bunları birleştirecek işini ciddiye alan bir dedektif bu işi böylece bitirecek. Bu yarında olabilir iki hafta sonrada… ancak bekleyeceğiz. Sabır büyük ve güçlü bir erdemdir” dedi Murat. “Anlıyorum” dedi Hasan. 
Murat işten çıkıp eve gittiğinde kendisini çok kötü hissediyordu. Sanırım bu işe daha fazla dayanamayacağım dedi kendi kendisine. İçeri girdi. Üstünü çıkardı. Bir şeyler hazırladı yemek için. Tam yemeğe oturacağı sırada masanın üzerinde bir kağıt parçası dikkatini çekti. Kağıdı aldı. Altından bir şey yere yuvarlandı. Eğildi düşen nesneyi aldı. Bu gümüş bir kurşundu. Kağıdı çevirdi. Üzerinde “çok iyi iş çıkardın evlat” yazıyordu.
“Kimsenin kazanamayacağı bir savaş bu. İnsanlar kaybetmekten nefret eder ama kazanamamak kaybetmek demek değildir. Bizi ne kadar isteseniz de yakalayamayacaksınız ve biz istesek bile bizi tanıyamayacaksınız. Belki bir gün tanınmaya karar veririz. Irkımız dünyada özgürce dolaşır o zaman. Belki o zaman bir barışta sağlarız. Sizinle bizim aramızda tarihin ilk çağlarından beri süregelen bu kirli savaş biter bir gün. Karanlık gecelerde yaşadıklarımızı anlarsınız belki, sizi saran,  boğan, kuvvetli bir susuzluk gibi delirten ruhunuzdaki açlığı belki o zaman bizim hikayelerimizle giderirsiniz. Elbette ruhlarımızı yaratan tanrı bizleri affeder mi bilinmez. Ancak o tüm bunları biliyorduysa karanlıktan biz sorumlu sayılmayız. Gene de hayatınıza devam edin. Bizler sizi izlerken, avlarken, kanınızı içerken size sunulan dünya hayatının tadını çıkarın. Yavaş ama derinden süren bu kavgayı biz kazanacağız çünkü karanlığın lordları asla yenilmez!
                                                                                                              Ali Oğuzhan Vural